Saygı, bir kimsenin düşüncelerine, sözlerine ve davranışlarına, toplum içindeki itibarına ve inandıklarına karşı duyulan olumlu bir duygudur. Aynı zamanda değer üstünlüğü, yaşlılığa, yararlılığa, kutsallığa dolayısıyla bir kimseye veya düşünceye karşı dikkatli ve özenli davranmamızdır. Yani başkalarını rahatsız etmekte çekinme duygumuzdur.

Gerçek olan şeylere en başta saygı duymak gerekir. Yani her insanın kendi gerçeklerine sonra diğer insanların, toplumların ve doğanın kendine has gerçeklerine olduğu gibi saygı duyarak yaşamayı bilmeliyiz. Bunun için insan önce kendini ve yaşadığı toplumu iyi bilmeli, tanımalı ve anlamlandırmalıdır ki özünden gelen gerçeği bilip saygının derinliğine inebilsin.

Saygı korku ve menfaatten besleniyorsa ona saygı diyemeyiz. Karşılıklı olursa bir anlam ifade eder. Saygılı insan hesap sormadan önce hesap verebilen kişidir. Saygısız ağız anahtarsız açılan kapı gibidir. Her laf kolay girer ve çıkar. Oysaki saygılı kişi dinlemeyi bilen susanları rahatsız etmeyendir. Saygı toplumda düzenin anahtarıdır. Herkesin hakkını hukukunu gözetmektir. Adaletin gerçekleşmesinde ve önyargıların ortadan kaldırılmasında çok önemli bir davranış ve duygu durumudur. Ancak hakkedene saygı duyulması gerekir derken, vatana, millete, maneviyatımıza yani ortak değerlerimize saldıranlar ve hakaret edenler bu saygıdan muaf tutulmalıdır.

Saygı sevgiden önce gelir. Çünkü sevgi gönül işidir ve seçicilik olur. Oysa saygı mecburi istikamettir. İnsan ilişkilerinde takip mesafesini korumaktır. Her bir bireyin, her toplumun bir yaşam tarzı olduğu gerçeğini önemsemektir. Saygı olmazsa bir toplumda düzen bozulur. İnsanlar arasına düşmanlık girer. İnsanlar arasındaki her türlü ilişkide saygı, o ilişkinin en önemli yapı taşlarının başında gelir.

Kısaca mesele aynı fikirde olup anlaşmak değil, farklı fikirlerde olup birbirine saygı duyabilmektir.